ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz politikası ve resesyon olasılığı, küresel finans devlerini ikiye böldü. JPMorgan CEO’su Jamie Dimon resesyon riskinin sürdüğünü söylerken, Barclays ve Deutsche Bank gibi kuruluşlar büyüme sinyallerine dikkat çekiyor. İşte piyasalarda yankı uyandıran farklı analizler…
JPMorgan Chase CEO’su Jamie Dimon, Paris’te düzenlenen Küresel Piyasalar Konferansı’nda yaptığı açıklamada, ABD’nin halen resesyon tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu vurguladı.
Özellikle ABD-Çin arasındaki gümrük vergileri konusuna dikkat çeken Dimon, şu ifadeleri kullandı: “Eğer bir resesyon olursa, bunun süresini ya da derinliğini tahmin edemem. Ancak böyle bir ihtimali göz ardı edemeyiz.” Dimon ayrıca, artan belirsizliklerin bazı müşterileri yatırımdan uzaklaştırdığını ve ABD’ye olan sermaye akışının yavaşlayabileceğini kaydetti.
Öte yandan, Barclays cephesinden gelen mesajlar çok daha iyimser.
Kurum, ABD ekonomisine dair büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize etti:
2024 büyüme tahmini: %0,5
2025 büyüme tahmini: %1,6
Bankaya göre, ABD-Çin ilişkilerindeki yumuşama ve ekonomik göstergelerdeki iyileşme, resesyon ihtimalini büyük ölçüde zayıflattı.
Barclays ayrıca Euro Bölgesi’nde 2025’in ikinci yarısında teknik resesyon beklese de, daha hafif geçeceği görüşünde.
MainSky Asset Management Baş Ekonomisti Eckhard Schulte’ye göre, Fed’in mevcut faiz oranları hala kısıtlayıcı düzeyde.
Schulte’ye göre: “Gümrük vergileri enflasyonu geçici olarak artırabilir ama kalıcı değil. Fed’in eylül öncesi adım atmaması, onu eğrinin gerisinde bırakır. Bu da resesyon riskini büyütür.” MainSky, eylül ayında 25 baz puanlık bir faiz indiriminin en muhtemel senaryo olduğunu belirtiyor.
Son açıklanan ÜFE ve TÜFE verilerinin beklentilerin altında kalması, Fed’in faiz indirimi yapacağına dair beklentileri güçlendirdi.
Bu beklenti, dolar endeksinin (DXY) de gerilemesine neden oldu.
DXY son olarak: 100,57 seviyesine düştü
Petrol fiyatlarındaki gevşeme de enflasyon baskılarını azaltıyor
Deutsche Bank analistleri, piyasaların enflasyon kaygılarını geride bırakmaya başladığını ve yatırımcıların gözünü Fed’in ilk faiz indirimi tarihine çevirdiğini vurguladı.
Dimon gibi daha ihtiyatlı isimler, jeopolitik riskler ve ticaret savaşlarının tetikleyici olabileceğini savunuyor.
Barclays ve Deutsche Bank gibi kurumlar ise enflasyonun kontrol altına alındığını ve yumuşak iniş senaryosunun güçlendiğini belirtiyor.
Bu ayrışma, sadece finans çevrelerini değil, küresel yatırım kararlarını da doğrudan etkileyecek.
Haziran ve eylül aylarında Fed’den gelecek mesajlar, bu belirsizliğin yönünü tayin edecek.